Milkyway
Ayris
Bir varmış, bir yokmuş... Milkyway galaksisinin Kristal gezegeninde Ayris adında çok üretken bir denizatıymış yaşarmış. Ayris, çalışmayı ve yeni şeyler üretmeyi ve çok severmiş. Onun diğer perilerden farkı, kanatlarındaki özel kristallermiş. Bu kristaller, Ay’dan ışınlarını toplar ve Ayris’in ürettiği enerjiyle kristal dünyasını aydınlatır, ışıl ışıl parlatırmış.
Ayris, sabahları güneşin ilk ışıklarıyla uyanır ve hemen kanatlarını açarak gökyüzüne ? doğru süzülürmüş. Kanatlarındaki kristaller, gökyüzünden ve Ay'dan gelen ışınları toplar ve muhteşem bir enerjiye dönüştürürmüş. Işınlarını toplarken şarkılar söyler, dans eder ve neşe içinde çalışırmış. Ayris, bu enerjiyi kullanarak kristal dünyasını aydınlatır ve etrafına ışık saçarmış.
Ayris’in en yakın arkadaşları, minik kristal böcekler ve parlak yıldız çiçekleriymiş. Bir gün, Ayris ve arkadaşları beraber eğlenirken kristal dünyasında büyük bir sorun olmuş. Ay diğer gezegenlerin arkasına saklanmış ve ışınlar artık Ayris’in kristallerine ulaşamaz olmuş. Kristal gezegen yavaş yavaş parlaklığını kaybediyormuş. Herkes endişelenmiş ve ne yapacaklarını bilememiş. Ama Ayris, panik yapmak yerine çözüm bulmak için düşünmeye başlamış.
Ayris, hemen arkadaşlarına dönerek, “Merak etmeyin! Birlikte bu durumu çözebiliriz!” demiş. Ayris, kristallerinden enerji yaymak için şarkılar söylemeye ve dans etmeye başlamış. Onun bu neşeli hali, diğer canlıları da harekete geçirmiş. Herkes, Ayris’in etrafında toplanmış ve onunla birlikte şarkı söyleyip dans etmeye başlamış ve hep beraber enerji üreterek yeniden kristal dünyalarını aydınlatmışlar.
Bu olaydan sonra herkes, Ayris’in ne kadar zeki ve cesur olduğunu anlamış. Ayris, çalışmanın ve eğlenmenin yanı sıra, zorluklarla nasıl başa çıkılacağını da göstermiş. Kristal dünyası, sadece Ay ışınlarıyla değil, aynı zamanda Ayris ve arkadaşlarının ürettiği enerjiyle de aydınlanmaya devam etmiş.
Ve işte böyle, Ayris’in üretkenliği ve neşesi sayesinde, kristal dünyası hep ışıl ışıl parlamış ve herkes mutlu yaşamış..
Ponix
Bir zamanlar Milkyway galaksisinin Kızıl Gezegenin'de yaşayan Ponix adında bir ejderha varmış. Ponix, keşif yapmayı, yeni şeyler öğrenmeyi çok seven bir ejderhaymış. Her sabah uyanır uyanmaz, teleskobunu alır parlayan yıldızları ve büyülü gezegenleri incelermiş.
Bir gün, Ponix teleskobuyla bakarken, Milkyway galaksisinde ışıl ışıl parlayan bir yıldız görmüş. Bu yıldızın çevresinde dönen gezegenlerde neler olduğunu çok merak etmiş. Gezegenleri incelerken bir şey Ponix’in dikkatini çekmiş.Bu dikkatini çeken şey suymuş! Diğer gezegenlerdeki canlılar suyla çok eğleniyormuş. Çocuklar su ile oynuyor, canlılar su içiyor ve bitkilerde suyla canlanıyormuş.
Ponix, Kızıl Gezegen'de su olmadığını hatırlayınca biraz üzülmüş.Ama bu onun cesaretini kırmamış ve "Ben de güzel gezegenimde de su bulmalıyım!" demiş. Hemen büyük bir harita hazırlamış ve Kızıl Gezegen'in her köşesini işaretleyerek suyun nerede olabileceğini araştırmaya başlamış.
Bir gün, haritasındaki bir vadide araştırma yaparken, Ponix yerin altından gelen hafif bir ses duymuş. "Acaba bu ne olabilir?" diye merakla kazmaya başlamış. Uzun süre kazdıktan sonra, yerin altından tatlı bir su pınarı fışkırmış ! Ponix sevinçle zıplamış ve kuyruğundan eğlenceli alev topları çıkarmaya başlamış.
Ponix'in bulduğu su pınarı, kısa sürede tüm Kızıl Gezegen’e yayılmış ve herkesi çok mutlu etmiş. Ejderha arkadaşları ve diğer canlılar suyun etrafında toplanmış ve suyla oynamaya başlamışlar. Bitkiler yeşermiş, tüm canlılar su içmiş, herkes neşeyle gülüp eğlenmiş. Kızıl Gezegen, artık suyla dolu, daha eğlenceli bir yer olmuş.
Ponix, suyun ne kadar kıymetli olduğunu ve keşif yapmanın ne kadar eğlenceli olduğunu herkese anlatmış. Böylece, Kızıl Gezegen'deki herkes, doğanın ve bilimin bizlere ne kadar güzel sürprizler sunabileceğini öğrenmiş.
Ve böylelikle, Ponix'in maceralarını dinleyen herkes, merakını ve cesaretini asla kaybetmemiş..